21.09.2008

Yasak Elma

"Hala bitirmedin mi?" diye sorduğumda, vereceği cevabın beni böylesine derin düşüncelere gark edeceğini bilmiyordum. "Bitirmek istiyorum, ama o kadar bölündüm ki, birçok şeyle uğraşıp, hiçbirini tamamlayamıyorum. Aynı anda dört kitap okuyorum, eve taşıdığım işimle uğraşıyorum, bir yazı ve yeni bir tasarım üzerinde çalışıyorum, kendimi onunla aldatıyorum..."
Tam bu noktada takıldım kaldım, o konuşmaya devam
ederken ben sadece zihnimde uçuşan fikirlerden sıyrılıp gerçek dünyaya dönmeye çabalıyordum.
"Kendimi onunla aldatıyorum" derken eşinden bahsediyordu. Evet biliyordum, muhteşem bir evlilik değildi onlarınki, ama hangisi öyleydi ki... "Bizimkisi bir şirketi yürütmek gibi..." demişti daha önce de, "ortak ürünümüzün iyiliği için çalışıyoruz."
Bu muydu hayatın kalanı için öngörülen rota? "Ortak ürünün iyiliği için birlikte yaşamaya katlanma" ekseninde seyrederken; görev paylaşımında üzerine düşen sorumlulukları yerine getirme, akşamları eşinle yarım saat-çözülmesi gereken mali sorunlar ya da ekstra bir gündem maddesi söz konusuysa belki bir saat-konuşma, ve bu esnada bir yandan da televizyon izlerken meyve yeme; haftasonları benzer durumdaki "iyi arkadaş"larla buluşup-kadınlar mutfakta ya da salonda, erkekler mangal başında veya içki sofrasında-hep aynı konularda (çocuklar, fazla kilolar, alışveriş, kocalar/para (iş), futbol, kadınlar) hep aynı sözleri sarfederek zaman öldürme; ve tüm bunların son derece normal olduğuna kendini inandırma... Kendini kandırma, ve sonunda kendini eşinle aldatır hale gelme...

Hadi Havva o zaman bunları tahmin edemedi ve bile bile lades dedi; peki biz neden canımızı yakacağını bildiğimiz bu elmadan bir ısırık almak için hala bu kadar hevesliyiz?


Fotoğraf: http://paranoyiqzz.deviantart.com/art/FORBIDDEN-81989885

5 yorum:

sufi dedi ki...

Sevgili göz, nasıl bir kelime bulmuşsun öyle!Bu kelime üstüne bir kitap yazılabilir, hatta bir kaç kitap.Erkekler mangal başında, kadınlar mutfakta gibi bir aile mutluluk tablosunda da herkes kendini aldatıyor zaten.Ama be göz'cüm bu hayat böyle gelip böyle gidiyor,Oyun ve oyalanma diyor Kuran.Bu oyun içinde roller de önceden belirliyse ya bizler de kodlu ve micro çipli isek başka ne yapabiliriz ki?

Göz dedi ki...

Erkeklerin mangal başında, kadınların mutfakta olduğu tablo benim "mutlu aile" tablom değil işte. Mutluluk, evlilik, ya da genel olarak hayat bu kadar birbirinin "aynı" olmamalı.
Aynı yatakta yatıp birbirlerini düşünmeyen, ya da "aramızdaki aşk bitti, bizimkisi saygıya dayalı bir ilişki" diyebilen iki insan neden bu şekilde hem kendilerini hem de birbirlerini aldatmak durumunda olsun ki?
Kodların ve mikroçiplerin nerelere yerleştirildiğini bulduğumuz an özgürlüğümüzü ilan etmemize bir şey kalmamıştır demektir.
Yeter ki "kaderimse çekerim" anlayışına yenilmeyelim.

Ben bu aralar anarşikim biraz;) Saçmalıyor da olabilirim. Alan razı satan razıysa bana susmak düşer tabi ki:)

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Birilerinin birilerine tahammülü sınırlıdır. Sınırlar zorlanırsa isyan başlar. Sınırlar içinde kalırsa insan tartının ağılığını kabullenir. Deyişimin veya özgürlüğün yaşam üzerinde denenmesinin sonu da yoktur. Mükemmeliyeti aramak yaşamı zorlaştırmaktan başka birşey değildir.
Sahne gibidir yaşam.
Oynarsın, kaptırırsın, yaşarsın. Perde kapanır oyun biter.
Aldatan yaşamdır.

Geveze Kalem dedi ki...

Off of Göz'üm, ne söylenir ki bu yazdıklarına?

Görmeli mi görmemeli mi
Yoksa hiç bakınmamalı mı
Ama ben bakınmazsam,
Hiç göremem ki

Sevmeli mi sevmemeli mi
Yoksa hiç beğenmemeli mi
Ama ben beğenmezsem,
Hiç konuşmam ki

Bilmeli mi bilmemeli mi
Yoksa hiç öğrenmemeli mi
Ama ben öğrenmezsem,
Hiç olamam ki

Olmalı mı olmamalı mı
Yoksa hiç değişmemeli mi
Ama ben değişmezsem,
Ben olamam ki.

Göz dedi ki...

Gevezem Kalemim ben böyle şeyler yazmaktan kendimi alamıyorum.
Ben içimdeki zehri akıtana kadar bir süre görmemezlikten geliverin;)