21.10.2009

Between the Devil and the Deep Blue Sea

Anlaşmak dediğimiz şey, TDK'nın tanımladığı üzere, "düşünce, duygu, amaç bakımından birleşmek, antant kalmak" değilmiş sadece.. Bazı ön koşullar varmış anlaşmak için.. Bunu kavramak için sözcüğün köküne dönmek yetermiş: AnlaŞmak, "anla"manın en işteş haliymiş özünde; -en az-iki varlığın karşılıklı olarak birbirlerini anlamaları gerekirmiş anlaşmak için..
Fakat daha kendi yarattığı dehlizlerde yolunu bulamayan insanoğlu için bir başkasının labirentlerinde kaybolmak işten bile değilmiş. Çıkacağı umulan yollar bir varmış, bir yokmuş... Her seferinde duvara toslamayla son bulan sapaklar biz zavallı insancıkların vazgeçilmezleriymiş. "Olan olmuş, biten bitmiş"liklerle huzur bulurken kimileri; kimileri de arafın tekinsiz sessizliğine bulanırmış..
Doğruymuş, yanlışmış, bir yerden sonra pek de kar etmezmiş.. Zira şairin dediği gibi, "bazı geceler (...in sabahı yoktur) yalnızca bir karanlık olarak kalırlar"mış..

16.09.2009

Göreceli Öncelikler Dünyasından Alınan Zorunlu Seçmeli Dersler

En olmadık zamanda-hani tam da her şey yoluna girdi derken-meydana gelen bir gelişmeyle tüm düzenini alt üst edebilecek güçte hissedebiliyormuşsun kendini..
Tam bir "statüko insanı"yken, hani ne derler, "incir çekirdeğini doldurmayacak" bir nedenden ötürü işini, evini, şehrini değiştirebilecek raddeye gelebiliyormuşsun.. Yeter ki o şalter atsınmış, yeter ki film kopsunmuş, başka da hiçbir şeye ihtiyaç yokmuş. Muhtaç olduğun kudret, dillere pelesenk olan "sarı damar"ında mevcutmuş.
Bir taraftan bakıldığında "kuru inat" gibi algılanan şey; diğer taraftan kendine olan saygının, özgüveninin, gururunun yansıması olarak görünebiliyormuş.
Minicik, gerçekten de nokta kadar bir metal parçasına, haddini aşan anlamlar yüklenebiliyormuş.
Gözyaşları, baş ağrısı, sinir bozukluğu, kafa karışıklığı birbirini izleyen bir kısırdöngü haline geliyormuş.
Ve ömrün boyunca senin için bir "araç" olmaktan öteye gitmemiş olan "para"ya lanet eder oluyormuşsun.

Bir "var"mış, bir "yok"muş..

23.05.2009

Hakkımdaki 25 "şey"

Eğlenceli bir oyun bu, yazarken kendimle iyi/kötü yüzleştiğim bir oyun..
İşte beni ben yapan küçük "şey"lerin bir kısmı..

1. Küçükken de uzundum, uzunum, uzun kalacağım, uzun öleceğim. İnsanlık bu gerçeği kabullenirse çok daha mutlu olacağım.
2. Sayılarla ve düzenle ilgili bazı takıntılarım var.
Mesela her gün çıktığım merdivenleri saymak; istatistiki öngörülerde bulunmak (okuduğum kitabın/başladığım işin kaçta kaçını bitirmişim, geriye ne kadar kalmış, tamamını bitirmem ne kadar sürer, vs.); fotoğrafları kronolojik şekilde dizmek, ve bu sıralamayı muhafaza etmek bana garip bir haz veriyor.
3. Küçükken-ama cidden çooook küçükken-Erol Evgin'e aşıktım.
4. 7-8 sene önce ameliyat olmama rağmen yine de derecesi artan gözlerim şu sıralar 2-3 metreden uzağı net görmekte zorlanıyorlar. Kısmen kör sayılırım, ama inatla gözlük takmıyorum, lens almıyorum.
5. Çizgi film ve animasyon izlemeye bayıldığım gibi, psikolojik gerilimlerin ve mistik filmlerin de hastasıyım.
6. Gözlerimin mavi mi yeşil mi olduğuna bunca yıldır karar verebilmiş değilim. sorulduğunda "renkli" (ne demekse...) diyerek geçiştiriyorum.
7. Annemle babamın benim için yaptıkları-gerçi o bilinçle yapmadıklarına eminim-en güzel şeyin kardeşim olduğunu düşünüyorum.
8. Türk sanat müziğinden, caza, rocktan halk müziğine kadar her şeyi dinleyip, hemen hemen her tür müzikten zevk alabilirim.
9. Eskiden Yeni Türkü ile Grup Gündoğarken'i, İsviçre ile İsveç'i, Avustralya ile Avusturya'yı karıştırmamak için önce bir 15 saniye kadar düşünürdüm.
10. Lisede hoşlandığım bir çocuğun fotoğraflarını bastırmak-bizim zamanımızda yoktu böyle dijital fotoğraflar falan...-için başka bir arkadaşımın negatiflerini ona haber vermeden (ç)almıştım.
11. Orta 1'den beri-düzenli olmasa da-günlük tutuyoruım.
12. 9-10 senedir ehliyet sahibi, 7 senedir aktif şekilde araba kullanan bir insan olarak paralel park konusunda hala bildiğim bir şey yok, ancak tesadüfi şaheserler yaratabiliyorum.
13. Yazmak ve yürümek bende meditatif bir etki uyandırıyor.
Ve ne kadar yorulursam yorulayım, bu ikisini yapmaktan kendimi alamıyorum; hele bir de havaya girdiysem durdurabilene aşkolsun!
14. Sürekli planlar yapıp, bu planlara asla uyamıyorum. Buna rağmen plan yapmaktan vazgeçemiyorum.
15. Şu sıralar hayatımın aşkını (Bkz: Tango) bulduğuma inanıyorum.
16. Birbirine gülümsemeyen, bir "günaydın" ya da "iyi akşamlar" diyemeyen kişileri ben de sevemiyorum.
17. "Erkek dediğin sarışın olmamalı" savımı şu ana kadar Brad Pitt, Jude Law, ve Josh Holloway dışında kimse çürütemedi:)
18. Depremden çok korkuyorum.
19. Şimdiki aklım olsa üniversitede mutlaka Sosyoloji ya da Psikoloji bölümünü seçerdim.
20. Boynumda taşıdığım kolyelerin uçlarının, "gönül çukuru" tabir edilen (Bkz: The English Patient) noktayı geçmemelerini tercih ederim.
21. Gözlerimin hemen doluvermesinden hoşlanmıyorum. Bu kadar da ağlak olunmaz ki!
22. Ayakta duramayacak kadar sarhoş olsam bile, dişlerimi fırçalamadan ve makyajımı temizlemeden yatmam.
23. Bağlaç olan "de"nin-ekmiş muamelesiyle-önündeki sözcükten ayrı yazılmaması beni çileden çıkarır. (Örnek: Bende seninle geleceğim./ Doğrusu: Ben de seninle geleceğim.)
24. Müzik hayatımın "olmazsa olmaz"ıdır.
25. Çok çabuk bağlanıyorum.

5 Şubat 2009

Bir Hıdrellez beyanatı

Koy Yan Cebime

"Çiz," dedi annem, "her istediğini çiz bu gece, balkonuna koy.."
"Semuş be sen çizsen benim yerime de.." İlkokulda resim dersinde işleyen mantık 18'den sonra geçerliliğini yitiriyor mu ki? Tartışılır..
"Yaz o zaman Göz'üm, çizemiyorsan yaz.."
Yazıyorum öyleyse:
Huzur istiyorum sevgili Hızır, sevgili İlyas, ve diğer sevgili yetkili merciler...
Rahat nefes almak istiyorum. Elleriyle ağzımı, burnumu, gözlerimi kapamaya çalışan insanlar benden uzak olsun istiyorum.
Güvenebileyim istiyorum. Öyle iyiliklerle, öyle güzelliklerle karşılaşayım ki, içimi kapadığım tüm insani niteliklere olan inancım dirilsin istiyorum.
Yüzeyde takılmış hiçbir şey kalmasın; güneşi de, havayı da, hayatı da iliklerime kadar çekeyim istiyorum.
Sağlığım bana dört kolla sarılsın, kimselere muhtaç olmayayım istiyorum.
Çok sevdiğim işim için önüme yeni fırsatlar, yeni heyecanlar çıksın, her seferinde ben de yenileneyim istiyorum.
Ve tabi ki dans etmek istiyorum:) Dans ederken yüzümdeki o istemsiz sırıtma hiç kaybolmasın, ve birçok sefer olduğu üzere, kahkahalara dönüşsün istiyorum.

Acaba çok şey mi istiyorum :)

6 Mayıs 2009, 01.14

Evim, güzel evim...

8 ay... Neredeyse 8 aydır adam gibi bir "umuma açık çiziktirik" çıkmamış benden! "Pek yazmıyorum" diyordum, "ihmal ediyorum" diyordum, ama bu kadar olduğunu fark etmem için dürtülmem gerekiyormuş.
Birisi "ben deli kızın defterini istiyorum artık!" diye bağırdı kilometrelerce öteden; bir diğeri ikinoktaüstüsteaçparantez yapıp özlediğini yazdı; şahsen tanışmamış olduğum bir başkasıysa neden yazmadığımı sordu. Önce şaşırdım. Sonra bir de baktım ki aylar olmuş. Onca zaman evimi bırakıp bilmediğim sokaklarda fink atmışım. Dönünce anladım ki, ben de özlemişim buraları.. Bildik, tanıdık diyarlar hep daha bir sıcak, daha samimi gelir bana, burası da öyle işte..
Velhasıl, Göz tekrar evinde!

4.01.2009

Beklentileri karşılamak

Dipsiz kuyudur. Beklentileri karşıladıkça çıtayı yükseltmiş olursunuz. Zira hep daha iyisi, daha fazlası, daha ötesi vardır. Bu konuda bizde en sık rastlanan örneklerden biri, ikili ilişkileri çekirdek çitleyerek yorumlayan teyzelerin beklentileridir.
Çocukluktan çıkmış, genç kız olmuşsundur:
- Eee senin hala yok mu bir flörtün?
Sevgilinle tra la la la, göz göze diz dize oturduğun günlerde:
- Böyle geziyorsunuz iyi de, işe aileler de karışmayacak mı?
Aileler tanışır, tam örf-adet vesvesesini atlattık derkeeen..:
- Sözlüsünüz tabi ama, nişan oldu mu bir başka tabi..
Aile büyüklerinin gönlünü yapmak için "nişan" alınır, yüzükler geçirilir parmaklara. Ama bitti mi, bitmedi:
- Biraz uzamadı mı bu nişanlılık dönemi?
"La Cumparsita" eşliğinde eşikten geçersiniz:
- Hadi bir yastıkta kocayın bakalım.. Bebek ne zaman, bebek?
İlk heyecan, ilk gözağrısı gelir dünyaya..:
- Allah analı babalı büyütsün, arayı çok açmadan ikinciyi de yap gitsin!
Yıllar geçer, çocuklar büyür, tam da ayaklarını uzatıp dinlenmek istersin ki..:
- Sizin kızın hala yok mu bir flörtü? . . .
(Bkz: akar, akar, akar...)