13.01.2008

Emanet Hayatlar

Birilerinden bir emanet almak ne zor şeydir. Bakman için bırakılmış bir evcil hayvan, giymen için verilmiş bir elbise, ya da işini görsün diye verilmiş bir araba... Hani senin olsa, kazara bir zarar görmüş olması problem değildir de; bir başkasına ait olması tedirgin eder insanı işte. Rahat olamazsın.

Peki ya hayat? Sana ait olmayan, içinde eğreti durduğun bir hayatı sürdürmek ne kadar mümkündür ki? "Öteki"lerin değerleriyle sınırlandırılmış; mutlu olmanın sadece demir parmaklıların ardında denizi görmenle mümkün olduğu; salt "normal" olabilmek uğruna içine hapsolduğun bir hayat...

Seyircilerini memnun etmek için aynı oyunu defalarca sahnelemek... Sevmediğin bir tekstin sana yüklediği repliklerle kısıtlı kalmak... Hem de ışıkların ne zaman tamamen söneceğini bile bilmediğin bir salonda...
Sadece "sen" olamamak, taktığın maskenin ardında nefessiz kalmak...
Yalanlara sığınmak, yalanlarla sarılmak...

Böylesi daha mı kolay?
Ya da, hayat o kadar mı zor?
"Öteki"lerden önce senin mutluluğun gelmez mi?
Sen olmadığında geriye ne kalır ki?
"Normal" olmak şart mı?
Atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara?

Hayat... O kadar zor mu?


I am wired,
I am tired
Of being someone that i am not.
Tired of showing,
Tired of going along with all my lies ...

Martin Stranka

http://www.martinstranka.com/

P.S. Thanks for your kindness Strany;)

4 yorum:

Gonca Duyan dedi ki...

Cnm garantici aileler tarafindan büyütülen bir milletiz.Eee tabi durum böyle olunca hersey Normal(!) olmali.bu normali neye gore belirlerler orasi malum!tabi ki baskalarini memnun etmeden yasadigin bir hayat normal olabilirmi?!Aklimizdan bile gecirmemeliyiz aman ayip, aman günah haaaa:)

Göz dedi ki...

"Her şeyden önce o burnundakini ve göbeğindekini çıkaracaksın!" der, kocaman öperim seni şeker fuşya insanı!

Geveze Kalem dedi ki...

Bazı sanal ortam günlüklerinde (hay Allah! 'Blog' dememek için epey zorladım galiba:)) bir seçenek olsa, okuyucu isterse bir 'tık!'la günlüğün kitap halinde basılmışını sipariş etse, sonra yazılar çoğaldıkça ikinci fasikülü sipariş etse falan... Ne güzel olurdu. Şimdi ben bu günlüğü buldum ya, şöyle uzanıp kanepeye ağır ağır okumak isterdim, böyle ekran başında olmuyor. (En azından bir çırpıda okunmuyor.)

Kendi 'blog'umda bir sayaç var, zaman zaman bilmediğim kimler ziyaret etmiş diye bakarım. Bugün google'dan Elif Şafak'la ilgili bir şeyler araştırılırken bana ulaşıldığını gördüm. Aynı yolu izleyerek ne bulduklarına bakmak istedim. Çıkan sonuçlar içinde 'blog'unuz da vardı. Sizi bu vesileyle bulmuş oldum. Takip etmek isterim. Umarım araya uzun süreler girmeden güncelleştirirsiniz.
Sevgiler...

Göz dedi ki...

Küçük şeylerden mutlu olduğumda bu daha da bir doyuruyor beni galiba.
Nasıl sevindim yazdıklarınızı okuyunca anlatamam... Elif Şafak benim için yine hayırlara vesile oldu.
Sevilen blogların kitap olabilitesi konusuna tüm kalbimle katılıyorum. Belki de şu secret şeysine göre şansımızı kendimiz yaratırız, kim bilir...
Yoldan yeni geldim, kafam biraz duruluğunda kalemin karaladıklarına derinlemesine bakacağım.
Barış'ın o güzel yanaklarını puuurfffst diye pörtleterek öperim!

Sevgiler,

Göz