16.02.2008

DELİ

Hani mutlak iyi veya mutlak kötü yoktu ya, kimse ne tamamen Clara, ne de tepeden tırnağa Erol Taş olamazdı hani...
Aynı bunun gibi, kendi içimde istikrarlı istikrarsızlıklar barındırıyorum. İçimden bir ses dellenip "hadi kalk gidelim" derken, diğeri olabildiğince derine kök salma arzusuyla "bok yeme, otur!" diye dürtüyor onu. Bir an "harç bitti, yapı paydos!" diye ayaklarımı uzatacakken, aklımı rafa kaldırıp, daha iki soluklanmadan yeni bir koşuşturmacanın içine dalıveriyorum. Tam da artık "kimseler inancım kalmadı benim, dost bilip sevdiklerimden el aman dedim" diye terennüm ederken, yine birilerinin şefkatli kollarına bırakmış buluyorum kendimi...




Bir yarım akıllı, bir yarım deli...
Dört yanım akıllı, bir yanım deli...
Herkes akıllı, bir ben deli...
Bir ben deli!



Evet, ruhum sahibini arıyor. Ve tam da yerine düştüm.
Çok ağlattılar, ama farkında olmasalar da bir o kadar büyüttüler beni. Büyüdüm.
Buna rağmen hala bir yarım akıllı, bir yarım deli... Herkes akıllı da, bir benim deli!
Övündükleri sevgileriyle ağlattılar beni.
Sahte düşlerle oyaladılar, aldattılar... Bunlarla büyüttüler beni.

Ve işte karşılarındayım:
Dört yanı akıllı bir yanı deli bir yarımakıllı, bir DELİ...


P.S. Seviyorum sizi Mor ve Ötesi, sağolun!

6 yorum:

Geveze Kalem dedi ki...

Hemen hemen her gün bakıyorum hayata döndün mü diye.:) (Ben bloglarını nadiren güncelleyenlere diyorum böyle. E çünkü yazdıkları vakit bir yerinden hayatıma tutunmuş oluyorlar hiç farkında olmadan.)
Sevgili Göz, cümlelerini önemsediğimi bilmeni isterim. Ben en çok betimlemelerin peşine düşerim, mecazların, deyişlerin, imgelerin, ironinin... ''Aklını rafa kaldıran'' halinin peşindeyim, bilmeni isterim. ;-)
Sevgiyle...

Göz dedi ki...

Ardında yolunu gözleyen birinin olması ne hoş bir histir. (Hem de çıkarsız, hem de çoook uzaklarda, hem de seni tanımayan biri:)) Son 3-4 günde bu ikinci oldu. Çok sevindim. Zaten Deli'yi yazmama biraz da bu his vesile oldu. Senden geveze olmasın, rengi pembeyle mor arasında gidip gelen bir kalem daha var beni sözcüklere iten... "Yazmadın ne zamandır!" dedi geçen akşam. İrkildim.
Evet, kopmuşum hayattan, daha doğrusu sosyal hayata fazla dalmışım, kendimi geri plana atmışım bir süredir. (Sömestr ve öğretmenliğin bir araya gelmesinin doğal sonucu sayalım bunu:))
Yazmamak bana da iyi gelmiyor aslında. Son 8-10 gündür o "hint yağı" rengi benim hayatıma da hakim oldu. Pis kokan, ağır, yapışık bir renk... Halımı, duvarımı, perdelerimi, hayatımı beyaza boyayamasam da ekranımı boyadım ben de! Yazarak arınıyorum. İçimde biriken irini akıtıyorum satırlara.. Sayfaları karaladıkça içim temizleniyor.

Dediklerine ben de takılır kalırım. Hatta çoğu zaman, hoşuma giden zeki sözcük dizgilerine bakakalır, "bunu neden ben yazmamışım ki!" kıskançlığına kapılırım:)

Aslında şu sizin kelime oyununa da dahil olmak istiyorum. Tam benlik!
Ben bir daha bakayım oraya en iyisi:)

Böyle bembeyaz, aydınlık bir günü bundan daha çok ışıtamazdın!
Güç verdin bana.
Sağol Geveze Kalem...

Sevgiler...

Göz

Gonca Duyan dedi ki...

Göz göz göz hanım iyi ki dürtmüşüm seni:)ben sana dememişmiydim biz hayran kitlenin sana ihtiyacı var diye.Ama bizim senin yarımakıllı,deli hallerini dinlemeye ihtiyacımız var..

Göz dedi ki...

Aman efendim, esta piti:) Hayran falan ne demek öyle...
Ama cidden ne iyi ettin de dürttün beni be şeker fuşyası ("şeker pembesi" bu varsa neden olmasın!)...

Gerçi bugün kendimi bloglar aleminde kaybettiğimden beri çevirim melul melul gözümün içine bakar oldu. Yarın okulların tatil olacağını umuyor ve ben de çevirime göz kırpıp öpücük atıyorum.

Geveze Kalem dedi ki...

Zaten o kıskançlık takip ettirdi seni bana.:P
Şaka bir yana ben de hep öyle düşünürüm. Kendimi yazım alanında fazla önemsediğim sanılmasın, değer veririm bu yönüme ama bazı şeyleri okudukça ekmek ve fırın hadisesi yapışır hemen aklımın bir köşesine.;-)

Hayata tutunmanın en kolay yoludur bana göre yazmak. Bu yüzden çok kez lüzumsuz yere zorlarım bazılarını, onların da yazdıkça meselelerini çözecekleri inancı vardır hep içimde. Halbuki bazısı gömülerek tazelenmeyi seçiyor, bu yüzdendir ısrarımı 'lüzumsuz' diye tanımlamam.

Kelime oyunumuza katılmandan mutluluk duydum. İtiraf ediyorum seni ilk okuduğumda, 'aynı kelimelerden o nasıl cümleler doğururdu kim bilir?' diye geçirmiştim aklımdan.;-)

Sevgiler...

Göz dedi ki...

Çok fena şımarabilirim ama tutuyorum kendimi:) Birileri tarafından beğenilmek yeteri kadar güzelken, bu birileri nitelikli birileri olunca tadından yenmiyor doğrusu:))
Gece gece kocaman bir tebessüm kondurdun yüzüme!

Oynayacağımız kelimeleri sabırsızlıkla bekliyorum!

Çok sağol güzel kalem...