2.04.2008

Herkes her şeyi yapabilir (mi?)

Yapamıyordu.
Belki durumu kabullenmişti ama bir türlü affedemiyordu onu...
Ne zaman geçirdikleri güzel anları düşünmeye başlasa, "kadınlık gururu" denen kurt içinde kıvrılmaya, midesini düğümlemeye, kalbine dolanmaya başlıyordu. İçindeki sıkıntı boğazında bir yumruya dönüşüyor, onu ne tükürebiliyor ne de yutabiliyordu.
Bir hata yapmıştı kadın, ve şimdi bunun bedelini ödüyordu. (Hak etmişti belki de, kim bilir, ya da ne fark ederdi ki bu vakitten sonra...)
Ve onca travmanın ardından artık şaşıramıyordu bile! Oysa ne çok severdi küçük çocukların her şeye gözlerini patlatıp, ağızlarını kocaman açarak şaşırmalarını... Sırf bu tepkileri daha sık görebilmek ve onları buna teşvik etmek için o da eşlik ederdi çocukların şaşkınlıklarına...
Duyarsızlaşma tam da böyle bir şey olmalıydı. Tepki veriyordu, ama şaşıramıyordu. Nihayetinde "herkes her şeyi yapabilir"di değil mi?
Ağzından çıkan "inanamıyorum!"lar bir anlık refleksti. Akabinde bunun yerini alan "anlayamıyorum"lar da kadının sorgulayıcı doğasının ürünü...
Yalnız tek şey vardı; nasıl olup da bu kadar sakin kalmayı başarabilmişti? İşte bunu aklı almıyordu. Oysa ömrü boyunca üzerinde taşıdığı "sessiz, sakin, ılımlı insan" yaftasına alışmış biriyken, son zamanlarda hiç olmadığı kadar "deli, dikbaşlı, tekinsiz"di. Ne olmuştu da böyle birden lal kesilmişti? Ne sinir krizleri, ne gözyaşları, ne de haykırışlar gelmişti bu seferki darbenin ardından...
Şaşıramadığı gibi, kızamıyordu da... Zira bu kimsenin hatası değildi. Belki de işin en acı olan tarafı buydu.
Susuyordu.
Susacaktı.
"Bir parçası kaybolmuş kocaman bir puzzle gibi hissediyorum kendimi" diye yazdı o gece günlüğüne.
Çerçevelenmiş 1999 parçaya bakanların çoğunun dikkatini bile çekmeyecek bir yerdi kayıp parçanınki...
Ama kadın biliyordu; bir daha asla "tam" olamayacaktı.

Fotoğraf: http://complejo.deviantart.com/art/La-ultima-vez-q-te-doy-la-mano-60403191

24 yorum:

Butterfly dedi ki...

Bir daha asla "tam" olamamanın ne demek olduğunu biliyorum, ama o "tam" olamama halinin getirdiği sarhoşluk var ya, sana yepyeni bir yol kazandıracak ve sen bu yolda yarım yürüdüğünü düşünürken aslında o "tam" olamamanın eksikliğini değil de yeni yolun heyecanını duyacaksın:)
sevgiler

Göz dedi ki...

Seviyorum seni kelebek!

Butterfly dedi ki...

Ben de seni seviyorum, seni ve sözcüklerinin büyüsünü:)limonlu
taze çay kokusu eşliğinde çalışırken araya aldığım lezzetli bir çukulata gibi:)

Geveze Kalem dedi ki...

Beni de sev.:)

Ben 'yarım olma' halini yalnızca kişinin çocuğundan ayrılığında yaşanan bir durum olduğuna inananlardanım.(Yani tabii bilmiyorum eğer böyle bir grup varsa ona dahilim demek istedim.:) Eğer yoksa ben kurdum, isteyen toplanıp gelebilir.:))

Aslında kimi zaman üzülüyorum, 'kadın-erkek nasıl yarım yarımdan 'tam' olur?' diye bilmediğime. Bence 1+1=2 eder. Bunun biri giderse geriye aslan gibi 1 kalır.;-)

Göz dedi ki...

Benim için çikolataya benzetilmekten daha hoş bir iltifat olamazdı kelebek! Utandım bak:)

Gevezem benim, yorumunun ilk cümlesini okuyunca bir kahkaha patlattım:) Seni de çok seviyorum ya! Senin bu her yere yetişen haline bayılıyorum hatta... Ne iyi ettin de hayatıma aralanan kapıdan içeriye doğru uzattın kafanı...

Ademler-Havvalar meselesine gelince...
Yarım olmaktan ziyade, tam olamamaktan bahsediyordum. Varlığı başka birinin varlığına bağlı olan biri olmadım hiç, istemem de bunu... Ama şimdiye dek insanlara hep kocaman-belki de gereğinden fazla-ve derin yerler açtım kalbimde. (Değer verdiklerim hep orada kalacaklar diye düşünerek rahat etsinler istedim herhalde.) Fakat gün gelip o yerler tahliye edildiğinde bana kalan boşlukları doldurmak oldukça zor oldu. Hala da oluyor. Ders almıyorum ben. Son 5-6 senede kalbim peynir gibi delik deşik oldu. En son beni için için kemiren küflenmiş bir kısmımı oyup attım.
Yarım değilim, kesinlikle değilim.
1999 parçanın yanında tek bir parça nedir ki! Ama kıyıda köşede bile kalmış olsa, kimselerin dikkatini çekmese de, orası boş kalacak. Bunu puzzle'ın kendisinden başka kimsenin anlaması mümkün değil sanırım;)
Ben de "Bir Parçasını Kaybetmiş 2000 Parçalık Puzzle Gibi Hissedenler Derneği" kurmaya girişsem mı ki?

Adsız dedi ki...

Bir darbenin ardında sinir krizi gözyaşı yoksa sen zaten ılımlı uyumlu ve sakin sessiz görünümlü bir insansın.Amaaa içindeki kopan fırtınaların kapısını dışarıya sımsıkı kapattığını inkar edersen bu da bence yalan olur.Giden parçan tablodaki senin eksikliğini nasıl kapatır bilmem senin hiç değilse tek bir parça eksiğin var. Ya onun?
Sevgilerimle.sufi-saja

Göz dedi ki...

Bazen hiç tanımadığımız biri bize çiçek verirse şaşırmayacaktık değil mi:) Şu blog aleminin bu halini seviyorum işte!
Sağol sufi-saja...

Berrin dedi ki...

ozel ve derın bır sey gızlı son paragrafta..parcası kaybolmus bır puzzle cok guzel bır ımgeleme olmus..
yuregıne saglık..sevgıler..

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Kaybolan tek parça, cesaret,beceri,istek ve gücle biraz da elbecerisi ile yapılıp yerine konulabilinir. Kaybolan 1999 parça olsaydı yine bir şey değişmezdi elindeki 1'i de atardın giderdi.
Sevgilerimle

Esra dedi ki...

o eksik parca bence yok olmuyor... dikkatli ararsan kanepenin altina dustugunu goreceksin. Belki biraz tozlanmistir orada durmaktan ama inan hala saglam...

Göz dedi ki...

:)
İyi ki varsınız...

etki alanı dedi ki...

Gerçek duyguların farkında olmak!

Yazından ayrı keyif aldım..Ama yorumlara doyamadım..
Hepinizi çok seviyorum..
TüTü

Derin Sularda dedi ki...

Çok fazla "şeyler" hissettiğim bir yazı oldu... eksik bir parçayla yaşamaya çalışmak gibi mesela.
Sevgiler.

Göz dedi ki...

Daha önce bunu yazmıştım sanırım, yineliyorum: Hislerimde yalnız olmadığımı, kendim dışında başkalarının da içindekileri kelimelere dökmüş olduğumu öğrenmek beni mutlu ediyor.
Yükümü paylaşıyormuşum gibi gekiyor. Ve bu paylaşım bana çok iyi geliyor.

Geveze Kalem dedi ki...

Bir blog bunca zaman sessiz kalmışsa 'vazgeçilmiş' olduğundan korkarım ben.:(

Göz dedi ki...

Sezdin mi ne yaptın anlamadım ki!

Uzun zamandan beri ilk kez senin yazılarını okuyordum ben de... sondan başa doğru geldim, öykü yarışmasındaki birinciliğin için tebrik etmeden önce öykünü bir okuyayım diye arkama yaslandım ki mailbox.ıma yorumun düştü! Dehşete kapıldım ve senden korkmaya başladım:)

Yok güzel kalem, vazgeçmem zor buradan. Bu satırlar bir nevi oksijen maskesi görevi görüyor benim için... Sadece fazlaca yoğun ve fırtınalı bir dönem geçiriyorum.
Senin yazdıklarına bile bakamamışım ne zamandır!
Şimdi şu lezzeti tescil edilmiş öykünün tadına varacağım.
Belki sonra sıra yazmaya gelir:)

Geveze Kalem dedi ki...

A aaa, ben de korkmaya başladım kendimden. Bunu ilk söyleyen sen değilsin.:) Ama 'kalp kalbe karşı' durumu dedikleri bu galiba.;-)

Hadi bakalım oksijen maskesi görev başına.;-)

Göz dedi ki...

Bak yine!!!!

Kitaplikkedisi dedi ki...

bunu okurken, ne hissettim biliyor musun? 2000 parçalık puzzleın kaybolan 1 parçası gibi kendimi... Aslında istememiştim kaybolmayı...kimse de istemezdi...

Göz dedi ki...

Minicik bir eksikle bile olsa bir daha asla tam olamayacağını bilerek hayata devam etmek mi; yoksa ait olduğun, kendini bağlı hissettiğin yeri bir daha dönmemecesine bırakıp gitmek mi... Hangisi daha kötü bilemiyorum.
Bildiğim tek bir şey var: Her şey büyür, her şey geçer, hayat kalır.
Her iki durumda da hayat galip gelir sanki...

Gonca Duyan dedi ki...

canim, puzzle demissin damarima basmissin:) hatirlarsan bizim salonda duran 3000 parcalik san fransisco puzzle var ve "1" parcasi eksik hani, hatta sen iste gonderirler diye fikir vermistin.ama ben onu oyle seviyorum tek parcasi eksik, bana ancak oyle kendini anlatiyor cunku onu ben kaybettim nerede nasil bilmeden belki istemeden!oyle eksik kalmasi gerektigini hissediyorum.onunla ha suurlu, ha suursuz gecirdigim gunleri ancak oyle hatirliyorum..eksik parcayi nadir de olsa gorenler de var ve onlarda benle ayni fikirde oldugu gibi kalmalı!

Göz dedi ki...

Canım benim ya...
Yemişim antidepresanları, dostlardan daha iyi gelen başka bir şey yok bana!

Eksik gedik falan ama iyiyim ben böyle...:)

Gizem Dumlu dedi ki...

"Korkmuyorum artık senden gece
korkmuyorum hiç karanlık
üzerime gel istersen
sar beni ben kaçıp gitmem
korkmuyorum artık senden yalnızlık
korkmuyorum hiç korkmuyorum
yüreğime vur; vur istersen
kalmadı hiç kaçıp gitmem

sokaklarda yanımda dolaşan yağmur
geceleri başucumda duran yağmur
avucumda ellerin yerine yağmur
vur yüzüme vur yüzüme

saçlarımda nefesin yerine yağmur
dudağımda dudağın yerine yağmur
gökyüzünden çaresizliğimi yağmur
vur yüzüme hadi vur yüzüme

daha hızlı yağmur
yağ hadi yağmur
ağlar gibi yağmur
vur yüzüme vur yüzüme yağ hadi yağmur
çok üzgünüm çok üzgünüm çok üzdüm yağmur
kaybedecek neyim kaldı bu defa ne kaldı yağmur
vur yüzüme hadi vur yüzüme
yağmuuur…"


Umut mu vermeli bu şarkı; umutsuzluk mu sarmalı bedeni, tini?

Ben ikisine de doyuyorum bu sözlerde göz'üm.

Belki sana da varsıllık sunar bu çelişkili sözler karnavalı.

Göz'den uzak kalsam da, gönülden uzak kalmadım demeye geldim.

İyi kal demeye geldim...

Göz dedi ki...

Canım benim yaa... Daha dün gece aklımdan geçirmiştim seni desem inanırsın di mi:)