27.10.2008

Şu yazıları yasaklatsak da mı yazsak, yasaklatmasak da mı yazsak?

Inbox'ıma düşen bir mailden öğrendim bu son muhteşem uygulamayı! O andan beri elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırmış durumdayım.
Youtube'e erişim engellendiğinde "ne saçma!" demiştim, bir iki vızıldamıştım oturduğum yerden. Fakat bu sefer canım yandı. Ve değil susmak, bilakis, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum.
İki kendini bilmez bahçesinde marihuana yetiştirdi diye benim ellerimle kazarak oluşturduğum bahçemin kapısına nasıl kilit vurulabilir ki?
Bu nasıl bir mantığın ürünüdür?
Uçak kazalarında ölen yüzlerce insanın yakınları dava açsa hava yolları şirketlerinin kapıları mı zincirlenecek?
Her gün göz göre göre insanları zehirleyen sigara illetine erişim neden bu denli serbest o zaman? İnisiyatif kullanımına erişimi de engellesenize!
Yolsuzluklardan kafasını kaldıramayan sayın(!) vekillerimizin(!) partilerini de kapatsanıza!
Zihinlerimize erişmemizi nasıl engelleyebileceğinizi düşünüyorsunuz peki?

Bakın bakalım engellenmiş gibi duruyor muyum?
Bakın bakalım onlarca Blogger kullanıcısı engellenmiş mi?

Dün yazılarımı taşıyıp taşımamak arasında gidip geliyordum. Bugün yasakları delmenin dayanılmaz hafifliği ile buradayım. Gerçek anlamda engellenene kadar da burada kalacağım.


Ekşi Sözlük'ün-anlayana-ders niteliğindeki uyarısına tüm kalbimle katılıyorum:

...devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayicisini kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.

4.10.2008

Pişmaniye tadında

Pakize Suda öyle ironik, öyle bildiğimiz ama "görmeli mi görmemeli mi..." terennümüyle geçiştirdiğimiz manzaralardan bahsetmiş ki, buraya taşımadan yapamadım.
Önce bir okuyalım:


"Baktığını gören insanlardansanız, seyretmekte olan arabaların içindeki çekirdek ailelerin yüzlerindeki o mutsuz ifadeye de defalarca şahit olmuşsunuzdur.
Bayram tatili boyunca yine dikkat ettim de... Birinin yüzü gülse ya!
Gezintiye çıkmış, yahut bayram ziyaretinden dönüyor olmaktan çok, taziyeden geliyor gibiydi hepsi.
Evde nasıllar acaba?
Öyle mutsuzlar ki, sokaktan medet umup atladılar arabaya...
Fakat boşuna.
Yüz kasları donmuş adeta. Yüksek dozda kas gevşetici lazım.
Arka koltuktaki çocuklar da aynı.
Yahut evde çok mutlular...
Fakat taraflardan biri sokak diye tutturunca bir gerginlik yaşandı, o sürüyor.

Büyük ihtimalle kadın tutturmuştur.
Erkek, koltukta uyuklamak, televizyona bakmak, sınıfına göre internette sörf yahut ufak tefek tamiratlar yapmak istemiş, kadınsa "Çocuk patladı evde!" diye gürlemiştir.
İyi ki şu çocuklar var... Kadınların hali ne olurdu bilmiyorum.
Çocuk sıkıldı...
Çocuk istedi...

Çocuk tutturdu...
Çocuk seni özledi...
*
(...)Uzatmayayım, şunu diyeceğim:
Evlilik aşkı öldürür diye klişe bir söz var ya... Doğrudur fakat öldürme direkt olmaz.
Evliliğin esas öldürdüğü şey başkadır. İdealleri, hayalleri öldürür evlilik.
İdealleri, hayalleri ölmüş adamın aşkından ne hayır gelir sorarım size?
Mesele budur bana sorarsanız.
Arabaların içindeki erkeklerle kadınların asık suratlarının nedeni de budur.
Erkek kaptan olup uzak diyarlara gitmek istiyordu belki... Kadın dünyanın her yerinde çocuk fotoğrafları çekmek... Şimdi gittikleri en uzak yer erzak düzdükleri market!

*
Özellikle genç yaşta evlenenlere sormak istemişimdir hep... Merak ettiğiniz, yapmak, görmek, vakit ayırmak istediğiniz her şey bitti mi?
Evli olma hali bütün zamanını alır çünkü insanın... Hani belki bilmiyorsunuzdur...
Demek baktınız, ölçüp biçtiniz, düşünüp taşındınız, yanınızda bir adamla/kadınla televizyonun karşısında oturmaya, arada marketten bulgurla tuvalet kağıdı almak için kalkmaya, uzatmayayım yaşıyormuş gibi yapmaya karar verdiniz öyle mi?
Allah mesut etsin!

Laf olsun diye söylemiyorum, hakikaten işiniz Allah’a kalmış."

--------------

İdealleri, hayalleri ölmüş bir adamın aşkından ne hayır gelir?
İdealleri, hayalleri ölmüş bir adamın kendine ne hayrı olur ki?
Gereklilik kipinde yaşanan bir hayata razı olmaktan başka nedir ki bu?

Hakikaten nedir evlilik?
Evlilik: İki sevgiliyi, sevişmeyi bile görev kabilinden gördükleri için "belirli gün ve haftalar"da icra eden iki ev arkadaşına dönüştürerek, muradına erdiren "evet-imza-alyans" bütünü.

Evliliğin Amacı
Evliliğin amacını kısaca "mutlu olmak" olarak kabul edersek, çevremizde amacından sapmış onlarcası varken neden hala evleniyoruz? (ey insanlık, sorum sana!)


a) Bizimkisi farklı olur umuduyla mı? (ki bu en masum neden)

b) Sevgiliyle birlikte yaşamanın meşru hali olduğu için mi? (Türkiye'ye özel şık)
c) Düzenli bir "aile hayatı" (Bkz: mangal başı/mutfak misafirlikleri) kurmanın, çoluk çocuğa karışmanın vakti geldiğinden mi? (Türkiye için bonus: "Evde kalma" baskısı ve/veya işgüzar ebeveynlerin münasip bir kısmet avına çıkması)

d) "Yaşlılıkta yalnız kalmamak" için mi? (Öne sürülen belki de en bencilce gerekçe)
e) Yoksa hiç düşünmeden, yalnızca sıramızı savmak için mi? (sıradakiii...)

Sonuç
Bunlar için "yaşıyormuş gibi yapmaya" gerçekten de değer mi?


P.S.
Evet, kötümser, kapkara bir yazı oldu bu.
Ama kendini bildiğinden beri "evlilik" yüzünden acı çekmiş, hala da çilesini dolduramamış bir insandan daha ne beklenebilir ki!