15.06.2008

Kutsal bağlılık yemini

Gazetenin Pazar ekinde bir röportaj… Evliliğinin bitmesiyle gündeme gelen hoş bir kadın, olabildiğince kapalı bir şekilde anlatmış ayrılık sürecini. Tüm bunları neden anlattığını, hadi o anlatmış bile olsa insanların-ben dahil-bunlara niçin ilgi gösterdiğini sorgulamıyorum bile. (Bu iflah olmaz merak, bu karşı konulmaz röntgencilik dürtüsü ilkel insanda ne şekilde tezahür ediyordu acaba?)

Beni zerre kadar ilgilendirmeyen bir ilişkinin bitişiyle ilgili sarf edilen cümleleri okurken, “evlilik, artılar azalınca mı yoksa artılar sıfırlanınca mı biter?” sorusunun cevabında takıldım kaldım: “Herkese göre farklı biter. Sizin için bitmesi gereken evlilik bir başkasına göre devam edebilir. Hayata bakışınıza kalmış bir durum. Bazıları için ne olursa olsun, hiç bitmez.

Evet, tam da böyle bir şeydi evlilik.

“İyi günde ve kötü günde…” temennisiyle başlanan, taraflar kötü günlerin ağırlığı altında ezildiğinde “şiddetli geçimsizlik” ile son bulan bir deneyim
İki farklı insanı, iki ayrı yaşamı, görgüyü, kültürü, aileyi, geçmişi, geleceği, belki de değişik istikametlere uzayan iki yolu bir araya getirip, tek bir potada eritme çabası…

En olumlu yanı, meşru olarak dünyaya bir çocuk getirmek ve gerçek bir “aile” halini almak olan; fakat bir müddet sonra “ortada” bir çocuk olduğu için eş(!)lerin katlanmak zorunda kaldıkları bir rutin haline gelen kısırdöngü
Sevginin, bir arada olma isteğinin, yol arkadaşlığının tüllere dolanıp, pullara bulanıp, kurdelelerle boğulup nefessiz bırakılarak içinde can verdiği, o çok meraklı insanlara sunulmak üzere hazırlanmış bir
hediye paketi
Bireyselliğinden, özgürlüklerinden, gençliğinden (Bkz: “genç kız”lıktan “evli barklı kadın”lığa geçiş ) ve hatta soyadından bile feragat ettiğine dair bir imza
Herkes için, ve hatta herhangi bir karı-koca için bile farklı nedenlerle başlayıp, farklı gerekçelerle sürdürülen, ya da kapısına kilit vurulan bir kurum...

En edebi haliyle, "kutsal bağlılık yemini"...

By Yiğit ÖZGÜR

DuyumsaMA!

Yaşamımı tartaklayan eller var. Fiskos köşelerindeki kahve sohbetlerine malzeme, içki masalarına meze edilecek bir şeyler bulma umuduyla avuçlarını kaşıyan; utanmadan, sıkılmadan akıllarına gelen ilk bahaneyle beni silkeleyen yabancılar, “el”ler…
“Özel”ime kilitlenmiş gözler var. Siyahlara büründüklerini düşünürken, karanlıkta kedigözü gibi parlayıp yerlerini belli eden; mahremimi menzillerinin odağı belleyen nazarlar…
Başka hayatlar hakkında yorum yapmayı kendine iş edinen diller var. Bir tıslamayla aniden ortaya çıkan, zehrini hedefine damardan zerk ettikten sonra aynı hızla ortadan kaybolan çatallı diller…
“Öteki”nin yaşamına pervasızca dalmaktan imtina etmeyen burunlar var. Aldıkları ufacık kokunun izini sürerek, haddini aşmak pahasına üstüne vazife olmayan konulara sokulan burunlar…
En ufak bir dedikodu kırıntısını bile kaçırmamak için dört açılmış kulaklar var. Varlıklarını ancak başka hayatlar üzerinden sürdürebilen, duvarlara, kapılara yapıştırılmış alıcılar...

Ve benim bir özel (!) hayatım var. Olduğu kadar...



Kime ne karman çorman hayatımdan
Kime ne yalan dolan masallarımdan
Kime ne yavuklumdan sevdalımdan
Ben mutluysam…

Fotoğraflar:
http://paranoyiqzz.deviantart.com/art/CAUGHT-81011628

http://adnrey.deviantart.com/art/Strips-78400873

7.06.2008

Birileri bize çok acı çektirdiler

aslinda bir konu var- yasemin mori

aslında bir konu var..
neden konuşamayız?
neden hep suskunsun?
ben güzelim kadınlar berbat...
neden buna gülmezsin?
neden hep mutsuzsun?
sorular sorunca dersin ki,
"neden çocuksun, neden büyümezsin?"
elimde cevabım yok!
olsa neye fayda, yüzün bana dönmez ki...

ağzımda hep tadı var,
üzüm gibi paslı, bitince gitmez
hem yarası hem dikeni var
batırır beni de yaralar,
acıtır sabahlarımı..

birileri var birileri var
birileri yine sarhoş
birileri yaz, birileri kış
birileri önce...
birileri bize apaçık, birileri pişman
birileri bize çok acı...
birileri çok acı...
birileri bize çok acı getirdiler
birileri farkında, birileri fark etmedi
birileri sağ, birileri sol, birileri fark etmedi
o da bunu görmedi
bu da sana hiç yetmedi

üçgen gezegenleri, meşhur cinayetleri,
yine onu vurdular, yine ona "bam"!
yine geri sar, yine sarhoş
yine benden uzak kalmış
beni terk etmedi, beni bırakıp gitmedi

bir yanı tura, bir yanı yazı,
bir yanı da bana kalmış
yine ona ne güzel seslendiler...
yine gözü apaçık, gözleri apaçık,
birileri bize çok acı çektirdiler...