25.03.2008

Maybe love shouldn't be such hard work

She'll let you in her house
If you come knockin' late at night

She'll let you in her mouth
If the words you say are right

If you pay the price
She'll let you deep inside

But there's a secret garden she hides

She'll let you in her car
To go drivin' round

She'll let you into the parts of herself
That'll bring you down

She'll let you in her heart
If you got a hammer and a vise

But into her secret garden, don't think twice

You've gone a million miles
How far'd you get
To that place where you can't remember
And you can't forget

She'll lead you down a path
There'll be tenderness in the air

She'll let you come just far enough
So you know she's really there

She'll look at you and smile
And her eyes will say

She's got a secret garden
Where everything you want
Where everything you need
Will always stay
A million miles away

9.03.2008

Maskeler...

alevler dans ediyor, meşaleler...
erdemler kapılmışlar rüzgara.
uğuldarken bir toz bir duman,
dağlar taşlar yıkılmakta.

sevgi elden ele bir rus ruleti.
çirkinler takarlarken maskeleri
tutuşuyor güzellikler, dökülüyor.
tüm pespayeler çılgın gibi.

nereden çıktı bu karnaval,
kimler var maskelerin ardında
zamanın son halkası bu kör hayal
büyük küçük dost düşman bir arada

alevler dans ediyor, meşaleler...
erdemler kapılmışlar rüzgara.
uğuldarken bir toz bir duman,
dağlar taşlar yıkılmakta.

devler olmuş birer çürük ihtiyar.
cüceler kapmış çelik hançeri.
korkaklarda zafer nidaları...
tufan gibi bir alkış, tezahürat...

nereden çıktı bu karnaval,
kimler var maskelerin ardında
zamanın son halkası bu kör hayal
büyük küçük dost düşman bir arada

doğrayın yürekleri, doldurun kadehleri.
bu bir zafer sarhoşluğu, haykırın türküleri.
gerin artık kanatları
atlayın karanlıklara,haydi gülün bakalım.
sonsuza dek...

düşmenin sınırı yok.
düşmenin sınırı yok.
düşmenin sınırı yok.

2.03.2008

Behind the scenes...

"Çingene çalar, Kürt oynar" derler ya hani (evet, bir miktar ırkçı, "öteki"ci bir yaklaşım olabilir ama teşbihte kusur aramamalı); halet-i ruhiyemi hiçbir şey bundan daha iyi tasvir edemez .
Sıkıntı veya bunalım semptomları görülmese de (ki anti-depresanların faydası bu olmalı-sancıyı hissetmeden doğum yapmak gibi-ruha yapılan bir çeşit epidural anestezi), garip bir kafa karışıklığıydı bu...
Sabah gayet ilgisiz bir konuda yazmayı düşünürken, birden yarım kalmış bir iç hesaplaşmanın ortasında buldum kendimi, gözümden sırasını beklemeden süzülen yaşlarla birlikte... Öyle canım yanar gibi, içim acır gibi ağlamıyordum. Son derece sakindim. Ben yazarken, kaydırağın tepesinde itişen çocuklar gibi üçer beşer kaydı damlalar yanaklarımdan...

Rahatladım.
Böyle böyle arınacağım herhalde.

Ne demişti iyi yaşayasıca hatun:
"Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor..."

Gizli Bahçe

Çok güzel, çok akıllı, çok iyi değildim.
En ahlaklı, en anlayışlı, en dengeli asla olmadım.
Daha düz bir çizgide seyretmekte zorlanırken, sana mutluluğun resmini çizemezdim.
“Her şeyi kendi kendime çözebilirim”, ya da “hiçbir şeyin üstesinden tek başıma gelemem” demedim ki hiç...
Yanımda olmandı tek beklentim. Yanıbaşımda. Olsa olsa bir nefes uzağımda…

Çok şey biliyordun hakkımda; bakışımdan, duruşumdan sezerdin olağandışı hallerimi. Öyle ki, benim bile farkında olmadığım anlarda, “Hayrola, ne düşünüyorsun?” demenle irkilirdim.

Bir de bilemediklerin vardı. Hiç öğrenemediklerin... Defalarca dile getirmiş olmama rağmen sana bir türlü anlatamadıklarım.

Farklı pencerelerden bakıyorduk içimdeki bahçeye. Ne kadar çırpınırsam çırpınayım, senin durduğun yerden görünmüyordu işaret ettiklerim. Küçük bir duvar kapıyordu önünü, “Yok” diyordun, “burada senin bahsettiğin çiçeklerden yok!”

Sustum.

Sustun.

Sessizlik harcıyla birbirine tutunan tuğlalar üst üste bindikçe yükseldi duvarlarım. Öyle ki, geçtim bir başkasının bahçeme bakabilmesini, ben bile zor görür oldum içimdeki mis kokulu çiçekleri. Dört yanı duvarlarla çevrildikçe, kimselerin yanına yaklaşmaya cesaret edemeyeceği ürkütücü bir kuyunun dibinde kalmış, karanlık bir gizli bahçe oluverdi derinlerimde.

Susarak inşa ettiğimiz duvarların arasındayım şimdi. Kendimi huzurlu hissedebildiğim tek yer olan o bahçeden bakıyorum hayata. Dizlerimi kollarımla sararak oturdum yere; gözlerimi göğe diktim, sesimi çıkartmıyorum. Kimselerin beni bulmasını beklemiyorum. Kuyunun ağzından görülebilen beyaza çalan parlak maviliğe bakıyorum. İçeri doğru eğilip bağıran birileri olmadıkça dışarıdaki kaosun yankıları bana ulaşamıyor. Mutluyum. Olabileceğim kadar mutlu...

Korumaya çalışıyorum kendimi. Sığınabileceğim en güvenli yerde-kendi içimde-dinlenmek istiyorum. Duvarlarım dışında hiçbir şey, hiç kimse yapamazmış bunu.

Yalnızca dört duvar...



Fotoğraf: http://insideabubble.deviantart.com/art/The-Well-II-9970743

P.S. Bu, dingin bir kelebeğin de yazısıdır.